İyi ki doğdun blogum! Bugün blogumun 4. yılı. Şimdi şöyle bir bakınca aslında 14 yıllık web hayatında açık kalmayı başarmış 4 yıllık bir blog hiç de yaşlı sayılmaz. Ama bir de bu taraftan bakmak gerek. Yıllar önce bu sektöre ücretsiz bloglar kurarak başlamış, sonrasında forum ve Facebook gruplarında normal bir domain için çekilişlere ve görevlere katılıp siteler kurmuş bir gencin, imkanları el verdiğinde kurduğu bu blog bugün itibarıyla 4. yılını doldurdu.
Çekiliş veya görevlerle kazanılmış bir alan adını biraz başlangıç seviyesinin ötesine götürüp ya satar ya da çöp ederdim çünkü ikinci yıla uzatmaya genelde durumum pek el vermezdi 😀 Bu yüzden hayallerimde saklanan çokça eski projem var. İkinci yıla uzatamadığım için vazgeçtiğim çokça site oldu ve bu blogun 4. yılını kutluyor oluşu bende onların hatırasını canlandırıyor aslında. O günleri hatırlatıp her şeyin değiştiğini gösteriyor bana.
Uzun zamandır edebi bir metin yazmadığımdan mıdır bilinmez ama sanırım duygularımı ifade edebilmekte biraz güçlük çekiyorum. Kendimi eski bir dövüş ustası gibi hissettim bir anlığına. Usta, birkaç dövüşçü yetiştirip ortadan kaybolur ve yıllar sonra geri döndüğünde çırakları birer usta olmuş yeni dövüşçüler yetiştiriyordur. Ve her ne kadar o dövüşçüler onu bilse de her ne kadar onların çırakları ona saygı duysa da artık o eskisi gibi değildir. Evet teknik olarak hala onlardan iyi bir dövüşçüdür fakat onlardan daha hızlı, atik veya güçlü değildir. Geriye sadece teknik kalmıştır.
İşte paragrafları dolandırıp uzattıkça, hislerimi ifade edemediğimi fark ettikçe yaşadığım his tam olarak bu. Kendime usta bir kelime cambazı diyecek kadar kibirlenmiyorum tabii ki bu verdiğim sadece empati için bir örnekti 😀 Ama iyi ustaları izleyerek büyüdüm bunu da yabana atmamak gerek 🙂
Sonuçta izleyerek büyüdüğüm ustalarımdan biri Sezer İltekin. Kelimeler Benim’in bu yıl 17. senesi. Dile bile kolay değil. Bir diğeri ise Tahsin Sungur. Kolay değildir böyle güçlü bir kalemin gölgesinde onu izleyebilmek. Evet böyle özel kalemlerin seyircisi genç ve meraklı bir yazar adayıysanız kendinizi ifade edemediğinizi fark ettiğinizde hayal kırıklığına uğrayabilecek kadar gelişim göstermiş olmanız gerekiyor yıllar içerisinde 🙂
Artık blog yazmak eskisinden daha rahat geliyor belki de o yüzden bu kelime keşmekeşi. Nasılsa kimse okumuyor keyfine göre yaz ve geç. Eskide kaldı o aman ne derler aman okuyan beğensin kaygıları. Yıllar geçtikçe anlıyor insan başkası için üretmemeyi. En azından kendinden vererek üretmemeyi. Başkası için üretiyorsam başka yerde üretirim. Burası benim günlüğüm ve 4 yıldır bu günlüğü yazıyorum. Günlük olarak yazamasam da arayı kapatacak nitelikte veriyorum ruhumdan ufak ufak, zamanla.
Bu blogun ilk yılına baktığımda içeriksiz bırakırım kaygısıyla Ceyda ile çalıştığımı, insanlara tarzımla hitap edebilmek için Gökay ile karikatür çalıştığımı, insanların kolayca erişebilmesi için freelancer başka bir arkadaşla mobil uygulama üzerine hüsran dolu bir çalışma yaptığımı, insanların sosyal medyada güvenebilmesi için ufak birkaç çalışma yaptığımı falan hatırlıyorum. Elimde kendime has bir logo olmasına rağmen Leyla Şura ile logo çalışması bile denemiştim. Her şey daha iyi göstermek içindi. Yine her şeyi sizin için yapmışım aslında 🙂
2. yıla geldiğimizde ise hala aktifliğin çok fena olmadığını, ufak hedeflerle yoluma devam ettiğimi anımsıyorum. Hüsranla sonuçlanmış mobil uygulama beni tatmin etmemiş ve profesyonel bir firma çizimi ile tekrar projeye atılmıştım fakat fiyatlandırmalardan uzak olduğum için elimdeki tasarımı mobil uygulamaya dökememiştim 😀 Benim de isteklerim bitmiyor zaten. Ama geliştirmeye devam etmek için çırpınıyordum.
Yıl 2023 olduğunda ve blogum 2 yılı geride bırakıp 3. yılına girdiğinde resmen kopuş yaşadık. Okulu bırakmak ve iş hayatına atılmak beni bu blogdan zaten uzaklaştırırken bir de aynı esnada entelektia adlı projeyi denemek bütün vaktimi almıştı. Geçen sene de aynı sebeplerle yitip gitti. Şimdi yine bambaşka şeylerle karşınıza geleceğim ama artık göz bebeğim olan bu blogu ikinci plana atmaktan vazgeçtim. Evet yine mükemmel bir aktifliğim yok ama en azından önceliğimde bu var.
4, 14, 24 ve çok daha fazlası… Bu blog, ben gittikten sonra bile var olacak ve Bages, yaşamın her evresinde burada sizinle hayatını paylaşacak. Ben bu satırlardan fazlası değilim. Beni bilmek isteyen, kelimelerimde arasın ruhumu ve karakterimi. Eşim, dostum, belki de gelecekteki çocuklarım. Her biriniz için blogumun her satırında bir şeyler yatıyor. Basit birer kelime diye okuyup geçerken bile bazılarınız bazı şeyleri ayırt edebiliyor olacak 🙂 İşte ben o yüzden hep var olacağım. Bir gün çocuklarım bu satırları okursa ve ondan sonra fark ederse babalarını her zaman bu sitedeki yazılarda görebilirler. Onları bu şekilde yetiştireceğimi umuyorum 🙂
Lafı ne kadar uzattığımı fark etmemişim. Özetle 4 yıl boyunca burada beni ağırladığı için hafıza sarayım bloguma minnettarım 😀 Ayrıca da yazılarımı okuyacak sabrı gösterebilen herkese teşekkür ederim. Uzun yıllar burada sizinle birlikte olma umuduyla: Keyifle kalın!