benle ilgili, sitemlerim

Yol Kenarında Yatan Masumlar

Uzun ve yine yorucu bir blog arasının ardınan tekrar merhaba. Bu sefer “Neler Oldu Neler?” serisi ile değil, yürek burkan sahneler ile karşınızdayım. Bundan sonraki süreçte nasıl bir aktiflik izlerim, neler yaparım bilmiyorum fakat uzun süredir aklımın kenarında beni dürten bu yazıyı artık yazmam gerektiğini hissettim ve oturdum klavyemin başına.

Bu yazı ile ne gerçekten bir farkındalık yaratabilirim ne de bir şeylerin önüne geçebilirim bunun bilincindeyim fakat bazı insanlar defterlerin sayfalarına dökerken huzursuzluğunu bazıları dostlarına anlatmakla çare bulur. Ben zaman zaman ikisini de yapsam da resmen ruhumdan taşan bu durumun çözümünü ikisinde de bulamadım. Her zamanki gibi blogumun dostluğuna sığınıyorum.

Ne demeye çalışıyorum?

Araba kullanmak her ne kadar hepimiz için kullanışlı ve rahat bir lüks olsa da bazen bir cezaya dönüşebiliyor. Maddi zararı olan trafik cezaları veya kaporta zararlarından bahsetmiyorum. Bizzat bilince leke gibi yapışan, ruhu karartan manevi cezalardan bahsediyorum.

Bulunduğunuz bölge, kullandığınız yollar nasıldır bilemem tabii fakat Marmara Bölgesi’nde yaşayanların, hele ki çevre yollarını sık kullanan, sanayi bölgelerine giden yolları arşınlayanların bana katılacağı bir durum var ki buralarda yollar can pazarı.

NOT: Bu görseli yapay zekaya tarif ettiğimde “etik yasaları” gereği sizi kötü hissettirecek o gerçek görüntüleri oluşturmadı. Ben de büyük bir kesimin yolda ölen hayvanlara yaptığı muameleyi bir de böyle göstermek istedim.

Sanki bir parça karton veya teneke kutu ezmiş gibi umarsızca tüylü canların üzerinden tonlarca yükle geçip giden binlerce şoför var bu memlekette. Oysa ki biliyor bir insanı ezdiğinde seve seve değil bambaşka şekillerde durmak ve yardım etmek zorunda olduğunu.

Hatta bir saat arayla hem bir hayvan hem de bir insan ezmiş bir şoförü ele alalım. Sizce bu “standart” şoförümüz o hayvanı ezip geçtikten ve yoluna devam ettikten sonra aynı şeyi insan için de yapabilmiş midir? Veya durup ölmemesi için dualar edip feryat figan ambulans mı aramıştır? Belki de müdahale edebilmiştir değil mi? Yolun hemen gerisinde rahatlıkla bıraktığı, insanlığı olan bir insanın kenara çekmesi kadar şansı olup olmadığı belli olmayan parçalanmış tüylü bir beden yokmuş gibi.

Tekerleklerimiz kanlı

Tekerleklerimizde kan var arkadaşlar. Bu dünyada hayatta kalmak için bu hayvanları, yaşadıkları tabiatı katlettiğimiz yetmedi; ayakta kalabilmek için insanları katlettiğimiz, bunu yapmak için yine hayvanların fedakarlıklarına sığındığımız yetmedi şimdi de A noktasından B noktasına gidebilmek için öldürüyoruz hayvanları. Ama A noktasından B noktasına gitme amacı için öldürmek caniliğinden de değil o noktalara 5 dakika daha erken ulaşabilmek cehaletinden yapıyoruz bunu.

Ceplerimizde birer ehliyet taşıyoruz. Bu ehliyet aslında araç kullanabildiğimizi belgeleyen bir kimlik kartı. Ama geldiğimiz bu noktada araç kullanabilmenin yanı sıra can alabildiğimizi de belgeliyoruz. Bir taşla iki kuş değil bir lastikle bir can.

Bu durum illa ki bilerek yapılabilecek bir durum değil. Farkındayım. Başıma da geldi bizzat. Hala kendimi affedemem bunun için hatta sık sık rüyalarıma girer tekerleklerimle canını aldığım o masum kedi. Sanki aldığım can, nefes aldığım her günün cezasını vermek için benimle yaşıyor. Evet ben de bir katilim, sizler gibi.

Ama bazılarınızdan farklı olarak o küçük bedenin cesedine saygı duyuyorum. O canı ben vermeden ben aldığım için pişmanlık duyabiliyorum. Bu yüzden onu başka arabaların altında paramparça olmaktan sakınıyorum ve imkanlarım doğrultusunda koruyorum.

Bu olayın yaşandığı kabus gecede göz yaşlarıyla aldım o kediyi yolun öbür tarafına, kimsenin göremeyeceği bir yere. Şok olmuştum ve ne olacağını düşünüyordum. İnsan öldürmekle hayvan öldürmenin bir farkı olduğunu düşünen basit insanlara söylüyorum: hiçbir farkı yok. Orda bir insanı da ezseydim eminim bu duyguları hissedecektim. Ertesi gün olması gerektiği gibi gidip yine aynı duygularla gömdüm onu. Çok daha zor oldu. Ve bir gece boyunca mezarsız kaldığı için kendimi daha da suçladım.

Kalbin dışına çıkarsak fark o zaman geliyor. İnsan öldürmüş olsaydım cezasını çekecektim. Bunun bir bedeli olacaktı. Gençliğimle ödeyecektim o canı almanın bedelini ama bu olmadı. Şu an bedelini sadece vicdanen verdiğim bir savaşla ödemeye çalışıyorum.

O hayvanı ordan alabilmek için arabalara diğer taraftan gitmelerini işaret ederken şerit değiştirip çekip gittiler. İnsan öldürmüşüm gibi durup cezalandırılmamı beklemediler. Veya insana yardım etmek için durabilecek olanlar kediyi merak edip durmadı.

En azından kenara alalım

Bu zamana kadar gerçekten yapabileceğim her seferinde o kedileri köpekleri yoldan çektim. Evet daha fazla zarar göremezler ama bedenlerine bu saygısızlık fazla. Her zaman arabamda temiz poşet tutarım veya ıslak mendil. Hiçbir şey bulamazsam çıplak elle ağlana ağlana alırım yoldan o bedeni. Siz nasıl bırakıyorsunuz? Madem bu kadar hayvan seviyoruz, ben neden her gün 7-8 hatta 10’dan fazla hayvan cesedi görüyorum yolda? Hem de paramparça ve asfalta yapışmış halde. Tilki, kirpi, kedi, köpek, kuş fark etmeksizin. Tilkinin kirpinin kuşun orda olmasını yine anlarım oralardalar ve vızır vızır araba geçiyor tamam ama kedi köpeğin oralarda ne işi var?

Neden bu canlar olmamaları gereken yerdeler?

Kediyi köpeği birkaç kez görsem derim ki denk gelmiştir. Ama günde 7-8 hayvan görüyorsam 5i kedi köpek. Neden? Bu hayvanların öyle yerlerde ne işi var? Bunun olmasının sadece 2 ihtimali var

Siz, hayvanı hevesle evine alıp sonra sokağa atmak suretiyle öyle saçma yerlerde bırakan vicdan yoksunu ahmaklar

Evet sizden bahsediyorum. Çok sevimliydi değil mi? Adeta evine götür beni diyordu. Veya bir arkadaşınız size hediye etti bir kalem hediye eder gibi. Veya çocuğunuz çok istedi kedi de kedi köpek de köpek diye tutturdu siz de kıramadınız, paranız da yoktu üretilmiş süs köpeklerine binlerce lira dökmek yerine sahiplendiniz.

Başlangıçta bu çok vicdanlı bir hareketti. Kedi köpek satışına karşı durmuş, bir can kurtarmıştınız. Peki sonra? Mobilyalarınızı ve teknolojik aletlerinizi mi devirip düşürdüler? Koltuklarınızı sandalyelerinizi mi ısırıp tırmaladılar? Çocuğunuzun hevesi mi kaçtı? Bakımı zor mu geldi? Veya aslında sevmediğinizi mi anladınız? Bunlardan veya diğer haksız sebeplerden biri size bu hayvanı öleceği garanti olan bir yere bırakıp kaçma hakkı doğurdu sanıyorsunuz, aptal birer şeref yoksunusunuz tebrikler!

(Not: benim kara kızanım da bu şekilde bırakılmaya çalışılan bir halden annemler tarafından kurtarıldı. Evet, bakması bana da zor geldi zaman zaman duygusal açıdan bile zorlandığım oldu ve şuan kaldığım yer dolayısıyla hiç ilgilenemiyorum ama sokağa düşeceğini bilsem birlikte sokakta kalır yine bırakmam onu. Bakımı zor geldi diye sokağa atmak zorunda değilsiniz.)

Veya siz, aldığı paranın bir kuruşunu hak etmeyen boğazına dizilesice sözde barınakların sözde çalışanları!

Ne güzel değil mi memur maaşı? Gel keyfim gel. Sabah git akşam çık köpekleri kedileri saçma sapan yerlere sal bırak ölsünler senin mi evladın sanki? Hastalığıyla, açlığıyla, ilgisizliğiyle mi uğraşacaksın değil mi? Sanki bunlar için para alıyorsun devletten. Benim devletim benim vergilerimi sana o hayvanların ölümüne sebep ol diye veriyor zaten çok haklısın.

Bu kategorideki çok affedersiniz aptal orospu çocuklarına söylenecek binlerce sözün edilecek yüzlerce küfürün hiçbir kıymeti olmayacak çünkü ne kadar saysam da sövsem de az gelir. Ne içimiz soğur ne dışımıza yeter.

Kendini müslüman sayanlar, burda mısınız? Bu ayetleri bilir misiniz?

Ülkenin epey büyük bir kısmı hala müslümanken büyük bir kesime hitap edebilmek adına şu ayetleri hatırlatmak veya öğretmek isterim. Bir gayrimüslim olarak bana kalmaz size dininizi öğretmek fakat öyle ya, insanlık hali. Aklınızdan çıkmıştır belki.

“Onlar, Allah ile beraber başka bir ilâha kulluk etmeyen, haksız yere, Allah’ın haram kıldığı cana kıymayan ve zina etmeyen kimselerdir. Kim bunları yaparsa ağır azaba uğrar.”

Haklı bir sebep olmadıkça, Allah’ın, öldürülmesini haram kıldığı cana kıymayın…

“Kim bir canlıyı/hayvanı, bir kuşu haksiz yere öldürürse, kıyamet günü ondan şikâyetçi olacaktır.”

Doğrusu yanlışı sizinle yaratıcı arasında. Dinleyip dinlememek de nitekim aynı şekilde.

Silkelenelim!

Kendim de dikkatsiz bir şoför olmakla birlikte hepimize söylüyorum: Silkelenelim. Gideceğimiz yere biraz geç gidelim veya geç gitmemek için biraz erken çıkalım ama can almayalım. Aldığımız canları da yolun ortasında bırakmayalım. Bu konuda çok yakından mükemmel bir örneğim var.

Bu konuda tanıdığım en merhametli insan bizzat babam Özcan Coşkun. Birçok konuda olduğu gibi bu konuda da asıl örnek aldığım kişi o. Nazar değmesin, şimdiye kadar şoförlük hayatında böyle bir hata olmadığı gibi yolda ezilmiş hayvanı da orda bırakmaz yol kenarındaki yaşayan hayvanı da aç bırakmaz. Kendini insanlara ifade edemeyen o hayvanların dilinden anlayıp onları tüm kalbiyle kucakladığı için belki de bu dünya ona fazlasıyla cömert davranıyor. Sonuçta ne ekersen onu biçersin.

Umarım ben de onun merhametini yeterince bünyeme almışımdır da ömrümün geri kalanında fırsat bulduğum hiçbir durumda bir hayvanı aç veya yolun ortasında ceset olarak bırakmam. Biraz da dikkatliliğini alabilirsem zaten benim elimden öyle bir şey çıkmamış olur bu da bana huzur verir biraz da olsa.

E-bültene Abone Ol Merak etmeyin. Spam yapmayacağız.

İlgili Yazılar

2 yorum

Ne zaman uzun yola çıksam bu konuya hep dikkat ederim. Özellikle bayramlarda memlekete giderken sayıların bir hayli arttığını görüyorum.

Yanıtla

Maalesef fazlasıyla arttı. Günde en az 5 veya 6 tane görüyorum bir yol üzerinde.

Yanıtla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir