benle ilgili

Erkekler de Ağlar

Bu yazıyı bugün kaçıncı silip tekrar yazışım inanın bilmiyorum bile. Hangi başlık, hangi şarkı tarif eder bugünü? Bunu da bilmiyorum. Nasıl tarif ederim, ne yazarım bunları da bilmemekle beraber neden yazdığımı da bilmiyorum.

Hiçbir şey bilmeden geldim karşınıza bu sefer. Bunlar yaşanmaya başlarken, yaşandığı süreçte ve sonrasında yazmıyordum. İki cümle kuracak halde de değildim ya, o başka hikaye. O zaman neden bugün yazıyorum? Neden bunu yazıyorum? Üzerinden yıllar geçmiş hala neyi yazıyorum?

Üzerinden yıllar geçti gibi gözükse de kendinden kötü bir kelebek etkisine giren olaylar silsilesinin çıkış noktası bugün. Öncelikle alırım hayırlı olsunları, bugün sigaraya başlayışımın da yıldönümü 🙂 Çok matah bir şey gibi sigaramın dumanı ciğerlerime saldırırken bunu söylüyorum 🙂 Ciğerlerim de pek iyi durumda değil zaten laf aramızda 🙂

Bugünün anlam ve önemi anlamsız bir şekilde aşk. Küllenmiş bir aşk mı? Hayır. Külleri bile kalmamış bir aşk. Küllerinin yerini deniz suyunun temizlediği bir aşk. Hepimiz aşık olmuşuzdur hayatımızın bir evresinde, bu da öyle evrelerin ilkine ait bir günün hüznü.

Bugün zamanında aşkından öldüğüm kadının gerçek yüzüyle karşılaştığım günün sene-i devriyesi. Ruhumun güzel kokusu dediğim kadının beni ne kadar sevmediğini gördüğüm gün. Tabii bu o zamanlar için geçerliydi.

Gerçekleri gördükten sonra kalbimde sevgiye dair çok önemli bir kapıyı kapattım. Ve ardından dönüştüğüm kişiyi hala düşündükçe tüylerim ürperiyor. Beni tanıyan kimsenin ihtimal dahi veremeyeceği biriydim o zamanlar.

Bu ruhu kararmış adamın geceleri kirlerini gözyaşıyla temizlediği günlerden birinde hayatına ışık tutacağını sandığı bir başka canavarla tanışacağını kim tahmin edebilirdi? Ben edemedim.

En başta sırdaş, dertdaş olduğum güzel kadın kararmış ruhuma yön verdi o günlerde. Daha iyi bir insan olmamı sağlamak değildi hedefi, mutlu olabilmeyi öğretti bana. Bir şeyleri daha az umursamayı, robot olabilmeyi, geride bırakabilmeyi öğretti kendini bu çemberin içinde tutmadan.

Eh be gözlerinde kaybolduğum, kendini neden katmadın geride bırakabileceklerim listesine? “Neden hayatımda kimse olmazsa döndüğünde basarım bağrıma” dedirttin arkandan? Yarattığın canavarın seni yutmasına neden izin vermedin? Bir çift gözün büyüsüne, bir kokunun cazibesine arşınladım yolları çıktım karşına, neden kokunu tatmama izin verdin? Madem başkası koklayacaktı, neden bu dünyadan olduğuna inanmadığım o kokuyu verdin bana?

İşte aslında bugün hiç yaşanmasaydı, ben kötü bir kadınla mutsuz olacaktım. Ruhu olmayan bir kadınla perişan olmak mı daha iyi seçenekti bilmiyorum ama hayatımın kötü günleri başlarken en kötülerinin geleceğini bilmiyordum.

Dışardan bakıldığında mevzuları bilen birinden aldığım ilk yorum “onu bile atlatmışken burda nasıl takıldın?” oldu. Bile kavramı burda işe yaramıyor ne yazık ki. Aşkın kıyası yoktur gözümde, ki onlar için de olmadığını yaptıkları ile anlamış bulunuyoruz.

Yıllarca annesinden uzakta büyüyen, kötü zamanlar geçiren bir çocuk olarak kalbimi hüzne kapatmayı öğrendim sanırdım. Her şeye karşı kaya gibi dimdik durabilirken iki kadın çıkıp o kayayı tuzla buz edip gözyaşlarımla çamur etti. Artık kıvam tutmaz ayakta duramaz bir çamur parçası var sanki. 

Önce bir bal arısı soktu kalbimi, ilacı yoktu zaman geçirdi acısını. Ardından bir anka kuşu yandı kalbimde, başkasının yanında yeniden doğabilmek uğruna. 

İkisinin de bu yazıdan haberi olmadığına adım gibi eminim, çünkü benden çok uzak yerlerdesiniz fakat ikinizi de tebrik ediyorum hanımlar, bir gün bunu görürseniz tebrik ettiğimi bilin istedim.

Çok güçlü bir insanın yıkılmış hayatı üzerine inşa ettiniz mutluluklarınızı. Umarım birini mahvetmenize değecek kadar mutlu kalırsınız ömür boyunca. Yoksa bu acıları boşuna yaşamış olmak hiç hoş değil.

Bu acılar demek değildir ki hayatıma devam etmeyeceğim. İçimdeki karanlığı parçalayıp içinde ışığıyla taht kuracak bir kadın karşıma çıktığı zaman bu geçmişin hiçbir önemi kalmayacak. Birinin açtığı yaraya bant olmak kimsenin hak ettiği bir aşağılanma değildir.

Bu yüzden sardım yaralarımı, içimde sızısı kalsa da mutlu olmaya başladığımda izi bile kalmayacak yaralar olacaklar. Esamesi dahi okunmayacak bir çift isimden ibaret kalacaklar.

Demem odur ki dostlarım, yaşanan şeye değil sonrasına da ağlayabilir bir insan. Arıyı unutamamak değil, anka kuşuna yer açmasını sindirememek bu yazının amacı. Bir çift gözyaşıyla yalnızlığımın karanlığında yazılacak bir yazı kadar değerleri var, fazlasını hak etmiyorlar.

Bu yazıyı sonlandırırken bilmenizi isterim ki, gözyaşlarımı seviyorum. Bana sıcak bir yaz gününde yağan yağmuru andırıyorlar. O güne gölge düşürür fakat sizi serinletir. Kara bulutlar dağıldığında bilirsiniz ki içinizi ısıtan güneş ortaya çıkacaktır.

E-bültene Abone Ol Merak etmeyin. Spam yapmayacağız.

Yazar

Milenyumun başında Çorlu'da doğmuş ve erken yaşlarda grafik tasarım ve web build işlerine merak sarmış genç bir blogger dostunuzum :) bu blogda kasıntılıktan uzak içimden gelen her şeyi yazıyorum. Birbiriyle alakalı veya alakasız olmasına dikkat etmeksizin her konuya değinmek ve zengin içeriklerle karşınızda olmak hedefiyle ilerliyorum :)

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

close

abone ol

bloguma abone olarak tüm yazılardan sosyal medyaya gerek kalmaksızın haberdar olabilirsin.