- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Daha bir saat önce son yazımı yazdığımın farkındayım fakat hemen üzerine son zamanlarda kafa dağıtmak için izlediğim dizinin bir sezonu bittiği için soğutmadan yazmak istedim. Daha bir önceki postta sindire sindire yazmak istiyorum dedim şimdi ardı ardına paylaşım yapıyorum kararlılığımın müptelasıyım gerçekten 😀
Behzat Ç. birçoğunuzun eskiden izlediği, belki tekrar tekrar izlediği belki de hayal meyal anımsadığı bir dizidir eminim. Şu zamanda başlayıp izlediğim için beni şok eden şeylerle karşılaşmıyor değilim açıkçası 😀 Lafı uzatmadan ilk sezonun değerlendirmesine geçelim. İzlemeyenler olabileceği için “spoiler” adlı bir akordiyon içinde değerlendirme yapacağım. Şimdi sadece görsellik için genel bilgileri vermeye geçelim.
Behzat Ç. - Bir Ankara Polisiyesi
Özet: Behzat Ç., polis akademisinden 1985’te mezun olmuş fakat arkadaşları meslekte yükselirken aldığı cezalardan dolayı aynı mevkide kalan ve şuan cinayet masasında görevli bir polistir. Yazılı kanunları hiçe saymasıyla ünlü Behzat Ç., adaleti vicdanın sesine göre sağlamayı ilke edinir.
Aslında dizi her bölümde farklı cinayetleri çözmeye ve diyaloglara dayanıyor fakat arkaplanda bir olay örgüsü de yaşanıyor tabii ki. Mesela önce Behzat Ç.’nin kızının ölümünü ve başkomiserin delirmesini görüyoruz. Ardından saygın bir işadamının işlediği seri cinayetler ve başkomiserimiz ile arasındaki düşmanlığın başlangıcını görüyoruz.
Sezon tamamen Behzat Ç.’nin kızının hayatını kaybetmesi, Behzat’ın acısı, sevgilileri ve Ercüment Çözer üzerinde ilerliyor.
Sezonun ortalarında kızının intihar ettiği yeri gören bir kamera kaydının peşine düşüyor ve sezonun sonlarında kayda ulaşıyor. Fakat aslında tam olarak kızının öldüğü gün Behzat tanımadan Ercüment’e yumruk attığı için Ercüment’in düşmanlığını kazanmıştı.
Bu yüzden görüntüler de en başından beri Ercüment’in elindeydi. Önce montajlayarak verdi ve sonra da montajsız görüntüleri izletip katili kızın mezarına bağladı. Ve katil kim olsa beğenirsiniz? Behzat’ın kızı! Ama Behzat kızını kızı olarak değil Şule olarak tanıyor.
Hayatını mahveden babasından intikam almaya gelen Şule, kardeşini öldürür ve sezon finalinde ikisinin yüzleşmesine şahitlik ederiz.
Sezonu özetlemek gerekirse tam olarak böyle bir sezon geçirdik.
Aralarda tabii Hayalet’in aşkı yüzünden iki kadının içeri atılması, Akbaba’nın enteresan fobileri, Harun’un Eda’ya olan aşkı ve inadı, Şevket’in kaçırılması ve sonlara doğru bir de katil sanılması, Behzat’ın sürekli komploya karıştırılması, Derin Devlet işleri vs. vs. bir sürü olay dönüyor.
Dizide beni en çok çeken şey absürt olmaması. Evet alışılmışın dışında karakterler ve davranışlar var fakat gerçek hayattan tek bir saniye kopma dahi yok. Ayrıca başrol öne çıksın diye insanüstü yetenekler gözü kapalı ateş etme güçleri falan verilmiyor. Gayet yaşanabilir olay örgüsü üzerine kurulu ve gerçekten içimizden insanlardan örneklerle yaşatıldığı için karakterler başlı başına gerçeklik kazanıyor. Oyunculuklar da mükemmel olduğu için direkt hissediyoruz her şeyi. Behzat’ın acısını ekran başında hissedebiliyorsunuz. Öfkesi, acısı, hissizliği. Harun’un açlığı ve öfkesi… Tüm karakterler, bir temelin üstüne hayat oturtuyor ve iliklerimize kadar hissettiriyor hedeflediklerini.
Ayrıca dizi 2010lu yılların başında geçtiği için fiyatlardaki ucuzluk ve yapabildikleri şeyleri görmek gerçekten insanı biraz üzüyor. Mesela bir pavyonda hesaba 60 lira ödeyip çıkabiliyorlar. İki bira bir cips için yedi lira bırakıp gidiyorlar. Böyle şeyler. Neyse bu gece çok görüştük, bir sonraki yazıya kadar kendinize dikkat edin görüşürüz !