- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Oooooh be şu bilgisayarın başına sakin sakin geçip yazı yazmayı ne çok özlemişim anlatamam! Gerçekten tempo eyvallah ama durmayan hayat çok zor arkadaşlar! Sürekli farklı bir şeyler peşinde olmak beni ne kadar yormuş ya! Şaşkınlıklar içindeyim gerçekten.
Şimdi bir bakayım dedim bu yazının ilk versiyonuna da bakmasaydım daha iyiydi anlatacak ne çok şey birikmiş öyle. Ben bu yazı serisini en iyisi mevsimden mevsime yapayım 2 mevsim atlayınca çok sıkıntıya girmiş 😀 Şimdi bir de 25 Mart’tan beri hiçbir şey yazmamışım, yazmam gereken şeyler çok birikmiş onu da düşünüyorum. Neler Oldu Neler? serisi dışında yazmam gereken çok şey var. En basitinden kaç şarkı biriktirdiğimi ben bile bilmiyorum. Gerçekten kendime vakit diliyorum bunun için 😀
Tekrar Sosyal Hayatımdan Başlayayım
Malum geçen sefer de sosyal hayatla başlamışım. Şimdi azcık kronolojik ilerlersek Ekim’den bu yana sosyal hayatımla ilgili söyleyeceğim en komik şey, bir önceki yazıda bahsettiğim at gibi gidip it gibi dönen arkadaşımla yollarımız yeniden ayrıldı. Yalama olmuş bu saatten sonra birleşmemesi gereken bir arkadaşlığımız olmuş bulundu artık. Sebebiyse kardeşimden ayırmadığım adama yapılanlar diyebilirim çok özele girmeden 🙂
Onun dışında arkadaş ortamım köklüce bi s*kişe uğradı. Geçen dönemki en yakın arkadaşlarımdan biri evlendi, diğer ikisi mezun oluyor, birinin şeytan görsün yüzünü, diğeri okulu bırakıyor zaten. Ve ben geçen dönem en nefret ettiğim elemanla şuan aynı ortamdayım. Sinir bozucu mu? Fazlasıyla. Ama katlanıyoruz, ara ara fena çocuk olmuyor ordan kurtarıyoruz işi. Ayrıca diğer arkadaşlarla ortam baya sarıyor çünkü fazlasıyla kırık bir tayfa.
Kimisi kafadan, kimisi omzundan gayet kırık bir arkadaş grubu olmuş bulundu. Ortama Hasan&Bages ikilisi de dahil olunca değişik şeyler olmadı diyemeyiz 😀 Köklü çevre değişiminin dışında bir de aşk hayatı var tabii.
Aşk mı hayatı?
Şimdi aşk hayatı hakkında söylenecek çok bir şey yok çünkü aşk gitti bizden 😀 Geçen yazısında bilmediğim kokusuna aşık olduğumu söylediğim kadın tarafından yedik yiyeceğimizi üzerine konuşmaya değmez. En çok sarsıldığım kadın olmasa da yarışırlar diyebilirim, zira bana her şeyle başa çıkmayı o öğretip gitti. Arkasından ağlandım mı? Açıkçası hayır çünkü güçlü olmayı da ondan öğrenmiştim.
Özlüyor muyum? O işte bana göre değil 😀 Çünkü ben hayatımda isteyerek kaybettiğim vaktin dışındaki hiçbir vakit kaybına göz yummam. Ben yeni bir hayata yelken açarım. Hayatıma birileri girer çıkar ama ben kimsenin ardından fazla düşünemem. Zaten varlığı boyunca vaktimi çalmış kadına daha fazlasını sunamam 🙂 Şimdi var gönlümde olmasını dilediğim bir şey. Ama olması için biraz emeğe ihtiyaç var. Zamanımız bol, yaparım.
Olumlu mu?
Diye de sormuşum önceki yazımda. Düşünüyorum da, olumsuz diyemem ama olumlu dersem de bir ceza çekerim gibi geliyor 😀 O kadar araftayım ki mutlu olabileceğime inanır haldeyken bile mutsuzum aslında. Ama mutsuz olduğumu asla kabul etmem ve kimse anlayamaz. Her yerde birileri varken bile yalnızım, kalbimde istek varken bile yalnızım. Kimsenin dolduramadığı bir boşluk var bir yerlerde ama bu insan eliyle açılma değil, kendi kendime yaptığım bir şey. Çözümü de aklımda ama bakalım yapabilecek miyim?
Normalde boşluklar aşkların izini taşırken bendeki boşluğu ne aşk yarattı ne aşk kapatır. Ne biri açtı ne de biri kapatabilir. Her an her durumun çözümü içimde bir yerlerde ama henüz ulaşamadım. O yüzden bu soruya olumlu bir olumsuz cevap veriyorum.
Gidenler?
Gidenler oldu, gidecekler oluyor. Hayatımda her dönem bir kırılma noktası oluyor ve oralarda birileri gidiyor. Güneşimin battığı gibi bal arımı kaybettiğim zamanlar yeniden doğmayı öğreten anka kuşum gitti ellerimin arasından. Giden gider, yanan yanar, biten biter. Zaman zaman kafamı çevirip baktığımda hala güzel günler olmuş diyebiliyorsam, hala yüzümde bir ufak tebessüm canlanıyorsa buna binlerce defa minnettarım. Hiçbir şey kalmamış da olabilirdi. Hayatım ziyan olmamış diyebiliyorken demek gerekiyor. Dediğin noktada her şey çekiyor etinin her noktasını. Ve etin paramparça olmuş gibi acıyana kadar da çekmeye devam ediyor.
Ben neler yaşadım?
Şu sürecin bir noktasında YouTube’a başladım ve hatta ara verdim bile 😀 İnternet ve mikrofon sorunları yüzünden oyun videoları çekmeye başladığım mecra yarıda kesildi bir anda. Ama çözüldüğü anda bir şekilde başlıyorum tekrardan. Ve bu sefer konsept bir şeyler planlıyorum.
O süreçte gelen yorgunluk ve şantiye de işin içine girmişken bir kaza da geçirmiş bulundum. Trafik kazası geçirdim fakat iyi atlattım kulak elf gibi kalmış olsa da kalıcı başka bir hasar yok, bildiğimiz kadarıyla en azından. O dönem biraz zorlu geçse de moral düzelten etkenlerim sayesinde orayı da kurtardık.
Eski dostlarla tekrar bir şekilde bağlanıldı ve bir elo edinildi. Bu cümleden kastım aslında Valorant. Eski lise arkadaşlarımla tekrardan oyun amacıyla da olsa iletişime başladık ve onlarla bir takım olduk. Hemen her akşam bir şeyler paylaşmaya başladık. Ve lise dostlarına ek olarak tam 20 yıllık kardeşim ve liseden kardeşimin sevgilisi bize dahil oldu. Harika bir beşli olduk denilebilir. Bazen anlaşmazlıklar yaşasa da idare edebilen bir tayfa. Ve hem dertleşmenin hem de dedikodunun en güzel yeri benim için, ÇÜNKÜÜÜ ELOCUM VAR! Enişte GG.
Webmaster olarak?
İşte burası tam bir kargaşa. En başta okunabilirlik ve görsel açısından iyi olacağına emin olduğum bir mobil uygulama projesi düşündüm. Daha önce de denedik ama hem çok üşendirici hem de tasarım olarak daha iyi olabilecek bir uygulamaydı. Bu yüzden uygulamayı önce bir grafikerden görmek istedim. Tam olarak istediğimi çıkarabilen bir arkadaşla çalışmaya başladık. Bu arkadaşla tasarımı çıkarttıktan sonra modları üzerine tasarımlar çıkarttık ve çok komplike bir uygulama koyduk ortaya.
Karşınızda, indirdiğiniz zaman size 2 farklı ana sayfa tasarımı sunan, görsel kolaylığıyla keşfet sayfası sunan, iletişim formu barındıran ve opsiyonelleri ayarlayabileceğiniz bir sayfa tasarımına sahip bir uygulama vardı! Uygulamanın ana sayfası grid/liste modunda görünebilirken aynı zamanda 3 farklı okuma modu (gece, gündüz, kitap) ve 4 farklı renk seçeneği barındırıyordu (mavi, kırmızı, mor, yeşil) ve bunların yanı sıra font büyütüp küçültme, font değiştirme, yazı kaydetme gibi şeylere de sahipti.
Yani anlayacağınız tasarımsal açıdan hem harika hem de kişiselleştirilebilir bir uygulama geliştirmiştik fakat iş yazılıma geldiğinde duraksama dönemine girdik çünkü bu kadar profesyonel bir iş hakiki profesyonel bir ekip tarafından yapılmalıydı. Ve bu iş için de gelen en uygun fiyatlı teklif ₺3000+ idi. Bu da benim bütçemin şuan karşılayamadığı bir meblağ. Ve daha öncesinden deneyimlediğim kadarıyla freelance işlerde vadeli iş yapılmamalı. Çünkü ödeyebilecek durumlar değiştiği anda freelancer arkadaş mağdur oluyor. Bu yüzden peşin çalışmak gerekli. Bu yüzden tasarım askıya alındı ve şuan raflarda zamanını bekliyor.
Burası işin eğlenceli kısmıydı. Bir de nisan sonunda yaşadığım bir saldırı olayı vardı. Siteye girmeye çalıştığımda linux tabanlı japon bir index ile karşılaşıyordum. Araştırınca anladım ki sayfam saldırıya uğramış ve dayanamamış. Hemen hosting ile görüşüp geri alma talep ettim fakat geri almalarına rağmen sorun düzelmedi. İlgilenemediğim süreçte kim bilir ne zaman saldırı yedi de yerleşti oraya. Ardından bionluk üzerinden bir arkadaşla çalışıp siteyi düzelttim. Sonra wordpress yedeği alıp siteyi sıfırladım ve tekrar kurdum.
Tema değişikliği bu yüzden. Eski temayla devam etmek isterdim ama şuan güvenemiyorum. O yüzden de tema konusunda hala değişiklikler peşindeyim. Ama yüreğimi ağzıma getiren bir süreç olduğunu söylemeliyim. Artık sık sık yedek almam gerektiğini görüyorum.
Bu yazılık aklıma gelenler bu kadar oldu, yaz sonunda bir tane daha yapıp onu daha olumlu şeylerle doldurmayı umuyorum 😀 Herkese tatlı keyifli günler, keyifle kalın!